“Denizlerin Geleceği: Deniz Çayırları” projesini yürüten Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk deniz çayırlarının önemini Cumhuriyet’e anlattı.
Kendinizden söz edebilir misiniz ?
15 yaşında Beykoz’da deniz kenarındaki denizcilik ve su ürünleri meslek lisesini dereceyle bitirdikten sonra kendimi denizlerde buldum. Ege Üniversitesi’nde biyolojik oşinografi ve hidrobiyoloji eğitiminden sonra akademik yaşamım başladı ve 1999’da profesör unvanı aldım. İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nde deniz biyolojisi ana bilim dalı ve TÜDAV Başkanı olarak çalışmaya devam ediyorum.
1996 yılında bir grup deniz âşığı ile Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nı kurdunuz. Bu düşünce nasıl ortaya çıktı?
Sorunların büyüklüğünü ve üniversitedeki çalışmaların toplumsal düzlemde yetersizliğini görünce denizlerin korunması için daha fazla çaba sarf etmek gerektiğini düşünerek bir grup denizci, doğasever ve bilim insanıyla vakfı kurduk. Vakfımızın stratejik hedefleri araştırma, eğitim ve koruma. 26 yıldır çıkardığımız 70’i aşkın kitap, İngilizce yayınlarımız, verdiğimiz eğitimler, araştırmalarımız, “uluslararası atıf indeksleri”nde taranan İngilizce dergimiz bizi diğer sivil toplum kuruluşlarından farklı yapan öğeler. Biyolojik çeşitliliğin korunması konusunda evrensel ölçütlerde bilgi üretmeyi ve kaynak kurum olmayı sürdürüyoruz.
1996’dan günümüze “Gökçeada Su Altı Deniz Parkı”, “Gözüm Sende Karadeniz”, “İstanbul Boğazı Çalışmaları” gibi birçok çalışma gerçekleştirdiniz. Son çalışmanız ise Türkiye İş Bankası işbirliğiyle “Denizlerin Geleceği: Deniz Çayırları”. Deniz çayırlarının Marmara Denizi için önemi nedir?
Denizlerimizi korumak dünyamızın ekolojik dengesi için büyük bir önem taşıyor. Biz insanlar gibi denizlerimizin de oksijene ihtiyacı var. Deniz çayırları denizlerin oksijen deposu, akciğerleri olarak konumlanıyor. Dediğiniz gibi geçen yıl İş Bankası ile yaşama geçirdiğimiz “Denizlerin Geleceği: Deniz Çayırları”, Marmara Denizi ekosisteminin korunması ve sürdürülebilirliği için çok önemli bir proje.
Marmara Denizi’nin sağlığı için kritik öneme sahip ve son bakiye kalan “posidonia oceanica” deniz çayırlarının Marmara’da Erdek, Paşalimanı Adası’nda son haritalanması, üzerindeki atıkların temizlenmesi ve korunması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Unutamamalıyız ki Marmara bir iç denizimiz, Karadeniz için atlama taşı ve biyolojik koridor niteliğinde. Korunması şart.
Günümüzde deniz çayırı ortam kalitesinin izlenmesi amacıyla Akdeniz’in en önemli biyoindikatör türü olarak kabul ediliyor. Bu türün denizdeki varlığı su kalitesinin iyi, kirliliğin az olduğunu gösteriyor. 2023 yılında Erdek, Narlı köyü ve Paşalimanı Adası’ndaki arazi çalışmalarında iki yeni “posidonia oceanica” deniz çayırı yatağı bulduk ve sonuçlarını bilimsel dergilerde yayımladık.
Bilindiği gibi bu çayırların son yayılım alanları Marmara adaları. Bu önemli bulgular Marmara Denizi’de oksijeni açısından hâlâ umut olduğunu gösteriyor. Temmuz ayında ise projenin yeni aşamasına geçtik. Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’na deniz çayırları örtüsünün başladığı yerlere ilk kez, 10 adet mapa ve şamandıra yerleştirdik.
Deniz çayırlarının korunmasının yanı sıra sıcaklık ölçüm cihazlarıyla iklim değişikliğini de izleyecek sistemler kurduk. Öte yandan Marmara Adası, Avşa Adası, Erdek merkez ve köylerinde toplam 20 okulda 4 binin üzerinde ilk ve ortaokul öğrencisine denizlerimiz ve deniz çayırlarıyla ilgili verdiğimiz eğitimler gibi kamuoyunu bilinçlendirme çalışmalarımıza okullarda eğitimler, halk çalıştayları ve balıkçı toplantılarıyla devam edeceğiz.
İklim değişikliği ülkemizin deniz yaşamını nasıl etkiliyor ?
İklim değişikliği tüm dünya okyanus ve denizlerini etkiliyor. Bizim çevremizde en çabuk fark edilen “Karadeniz’in Akdenizleşmesi”, yani ısınması ve buna bağlı olarak yeni deniz canlılarının bu denize girmesi. Balon balıkları son ve iyi bir örnek. Karadeniz ekosistemini çok zorlayacak ve kırılganlığını artıracak bu yeni yabancı türler balıkçılığımızı da etkileyecek. Bu arada 1000’i aşkın yabancı türün Akdeniz’de kaydının yapıldığını da söylemeliyim. Merak edenler için Roma’da FAO/GFCM’den çıkardığım kitap sadece bu konuyu inceliyor.
Sizce üç taraflı denizlerle çevrili olan ülkemizde deniz bilinci ne durumda ?
Türkiye denizlerle çevrili bir yarımada ama bir deniz ülkesi değil. Çok arzu edilmesine karşın hâlâ bir bakanlık kurulamadı. Denizlerin korunması ve araştırılması konusunda ciddi planlamaların olması lazım. Denizlerini araştırmayan ülkeler, iyi koruyamaz ve sürdürülebilir olarak kullanamaz. Bu nedenle deniz araştırmalarına ciddi kaynak ayrılmalı
Son zamanlarda okuduğunuz, izlediğiniz ve dinlediğiniz sizi derinden etkileyen eserler var mı ? Varsa bunlardan birkaç isim verebilir misiniz ?
Son dönemde okuduğum en ilginç kitap Amiral Rudolf Arendt’in “Son Emir: Batırın” kitabıdır. II. Dünya Savaşı sırasında Karadeniz’e giren Alman denizaltısı ve personelinin öyküsünü anlatıyor. Başka bir kitap ise bazı çeviri hatalarına karşın Jacques Attali’nin “Denizin Tarihi“ isimli kitabıdır. Roger Growley’in “Empires of the Sea” kitabı da çok etkileyici. Cerbe muhasarası ve savaşını anlatıyor. Bir solukta okunacak bir kitap. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Çekiç, Mercek ve Yelkovan Kuşları” isimli kitabı da herkese öneririm. Bu arada benim de yakında yeni bir kitabım geliyor. Son olarak, en güzel deniz henüz gidilmemiş olandır diyor büyük usta Nazım Hikmet.
Denizleri seviyorum ama denizlerin korunması için nereden başlayacağımı bilmiyorum diyenlere birkaç öneri verecek olsanız…
Önce sorunu anlamak için TÜDAV internet sitesine bakmalarını, kitaplarımızı, filmlerimizi incelemelerini ve TÜDAV’ın araştırma teknesini ziyaret etmelerini öneririm. TÜDAV çok iyi bir okuldur, ilgililer uygun şartları sağlıyorlarsa çalışmalarımıza katılabilirler. Genç deniz bilimcilerin yetişmesi için çok çaba sarf ediyoruz.
Kaynak: Cumhuriyet.com